Salı Sohbetlerinin bu haftaki konuğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Antalya Kadın Kolları Başkanı Nilüfer Deveci oldu. Deveci ile siyasete girişini, çalışmaları ve projelerini konuştuk.
Öncelikle Nilüfer Deveci kimdir?
Nilüfer Deveci iki çocuk annesi bir ev hanımı, bir eş. 30 yıllık evli bir ev kadınıyım. Kendi işimiz, kendi şirketimiz ve orada benim de bir görevim var. Serbest çalışıyoruz. Serbest çalıştığımızdan dolayı zaman dilimimizi kendimize göre ayarlayabiliyoruz. Bu yüzden siyasete daha yoğun bir zaman ayarlayabiliyoruz. Emekli olduktan sonra siyasete başlayanlar gibi değiliz. Daha erken yaşta bu işin içinde olabildik. O yüzden de önce SHP’de daha sonra CHP’de 1988’den beri üye olarak, değişik kademelerde görev yaptım. Alican Bey’in adaylık döneminde, 1994’te SHP-CHP ayrıyken, Kepez’e bir başkan adaylığı olmuştu. O süreç içerisinde en yoğun şekilde Kepez’de çalıştık. O zaman merkez ilçe başkanıydı. Alican Bey o zaman 30’lu yaşlardaydı, ben o kadar bile değildim. Tabi öncesi de var. İlk benim aktif seçim çalışmam 1989 yerel seçimlerinde oldu. O zaman şimdi hala siyasetin aktif isimlerinden olan insanlarla beraber belediye başkanlığı için çalışıldığında ben de büroda basında çıkan haberleri arşivleyen, dosyalayan, ertesi güne hazırlık yapan, işte özel kalem gibi programları takip eden biriydim. Seçim kampanyasından doğrudan büro çalışmasında orada oldum. Onun dışında o zamana kadar dışarıda broşür dağıtan, bayrak asan gruplar birlikteydim ama mutfak kısmını yoğun bir şekilde oradan sonra yaşamaya başladım. Yusuf Öztop’un il başkanı olduğu dönemdi. Yaşım ortaya çıkıyor bunu söyleyince ama.
Kaç yaşındasınız?
52 yaşındayım. Yaş, yaşadıklarımızla orantılı bir şey. Öyle bir sıkıntımız yok. O süreçten sonra, bu zaman zaman partide konuşuluyor en eski falan diye, galiba ben varım sanırım en eski üye olarak.
SİYASETİN DIŞINDA KALAMAZDIM
Siyasi anlamda sizi etkileyen kim var peki? Okuldan arkadaşlarınız mı, ailenizden biri mi?
Günlük yaşadıklarımız siyaset hayatımızın bir parçası. İzmir’de yaşadım, doğdum ben. Orada okudum, büyüdüm. Okuduğum okullar ve yaşadığım yerler siyasetin çok içinde olan yerlerdi. O yüzden siyasetin dışında kalmak diye bir şey söz konusu değildi zaten. Kendi ailem okuyan insanlardı zaten. Babam çok okuyan bir insandı. Her şeyi okurdu. Bütün gazeteler bize gelirdi. Tercüman da gelirdi o zaman, Cumhuriyet de gelirdi. Bir siyasi görüşü olsa da bütün gazeteler okunurdu. Gazeteleri alamadıysa komşudan değiştirirdi. Bunları görenler olarak büyüdüğümüz için dışında değildik. Ama evlendikten ve Antalya’ya geldikten sonraki yaşantımız daha yoğun bir şekilde siyasetin içinde oldu. 1989 yerel seçimleri benim açımdan ilk mutfak deneyimi şeklinde oldu. Öncesinde sokakta, inancının peşinden koşan yani sahada çalışan insanlardık. Siyasetin başka bir boyunun olduğunu daha sonrasında yaşayarak öğrendim. O gün bu gündür yoğun bir şekilde siyasetin içindeyiz. O süreçlerde kadın kolu başkanı olmadım ama bir kadın kolları başkanı gibi aktif görev üstlendim. Arkadaşları öğütledim. Kadın yapısını oluşturmaya çalıştım. Kepezdeki çalışma grupları o dönemlerde temelleri atılan şeylerdir. Bugün bir kadın örgütünden bahsediyorsak ondandır. 89 yerel seçimlerinde partinin seçim öncesinde son bir yemeği düzenlendi. O yemeğe gidiyoruz. Salonda sadece erkekler var. Birkaç tane ileri yaşta kadın kollarında kadın arkadaşlar var. Bir de ben varım. Salonda başka kadın yok. Nasıl yani dedim. Sizin eşleriniz neden gelmiyor? ‘ Gelmez onlar’ dediler. Torun bakıyor, çocuk bakıyor dediler. Biz gençleriz, çocukları yaşındayız. Sonra gördüm ki onlar çok yorulmuşlar zaten. Yeni dokuların girmesi gerekiyor yapıya. Bir şekilde yıllardır bu mücadeleyi veriyoruz. Tek hedefim kadın örgütlülüğünü kurmak. Antalya’da, Türkiye’de kadınların birlikteliğine farkındalık yaratmak ve birlikteliği bir yerlere getirmek.
Kadınlar neden her siyasi partide ön planda da yönetim aşamasında geri planda kalıyor?
Bu zaten temel sorun. Bazen görüyoruz. Kadınları listelere koyuyorlar. Seçilme noktasında da olan kadınlar da oluyor ama onlar kendi çabaları ile gelmiş veya hakikaten siyasette emek vererek gelmiş değil. Bazılarını tenzih ediyorum ama bizim partimizde emek veriyor kadınlar. Emek verenler belki bu sene ilk defe seçilecek sıralara yerleştirildi. Ankara, İzmir gibi yerlerde sembolik oldu. Kota ama o kotalar ilk kullanıldı. O kotalar hiçbir zaman bu şekilde kullanılmadı. Cinsiyet kotası gibi bir kavramın uygulanıyor olması zaten rahatsız verici bir kavram. Ama pozitif ayrımcılık diye bir şey var. Kadın siyasetçilerin olabilmesi, yetişebilmesi için bunun olması gerekiyor. Çünkü kadın çok adım geriden başlıyor. Aynı anda evden içeri giren erkek ve kadından, biri gazetesini alıp bir bakayım şuna deme şansı varken, kadın mutfağa gidip ne yemek yapsam derdine düşüyor. Birçok erkek kendine bunu dert edinmiyor. Dert edenler de var ama birçok kişi dert etmiyor.
Sadece kadınım diye de bir yerlere gelme çabası da çok inandırıcı olmaz öyle değil mi?
Aynen inandırıcı değil. Erkeklerde bir titrim olsun, kariyerimde böyle bir şey bulunsun diye aday olan insanlar var. Aday olan kadınlar da aynı şekilde var. Bunlar gerçekçi değil. İnancı yüzünden mücadele etmiş. Bunun platformları değişik olabilir. Biz ne diyoruz liyakat. Nerede olursa olsun, o liyakate sahip olmak gerekiyor. Sahip olmayan insanlar bir yerlere getirilince, hak etmeyen insanlar hak etmedikleri koltuklara getirilince onların davranışlarıyla böyle bir Türkiye ile karşı karşıya kalıyoruz. Ülkemiz böyle yönetiliyor ondan sonra.
BÜYÜKŞEHİR’İ ALACAĞIZ
Antalya, seçimlerde çantada keklik görülüyor. Bir rehavete kapıldığını görüyoruz biz. Sizce bu durum kadınlara da yansıdı mı?
Ona rehavet demeyelim. Hiçbir seçimin sandıktan çıkmadıktan sonra garantisi yoktur. Bu apartman yöneticiliği de dâhil. Bunu ancak seçimin sonunda diyebilirsiniz. Ama kazanmaya yakınız, bunu diyebilirsiniz. Evet, biz Büyükşehir Belediyesini alacağız. Hedefimiz CHP’nin bayrağını Büyükşehir’e dikmek. Bunun için gerekli her türlü mücadeleyi de yapacağız. Siyasi arenada bu çalışmaları yapacağız. Burada da kadınlara çok büyük görev düşüyor. Evet temsil noktası çok önemli ama bu çalışmayı yürütmek, aynen referandumdaki gibi kadınların üzerinde. Çünkü erkekler çok çabuk yoruluyor ve vazgeçiyor. Kavga edip, çok çabuk da bir araya geliyorlar. Böyle de bir avantajları var. Sahaya çıktığınız zaman aynı anda bir köye gidiyorsunuz. Erkek arkadaşları kahveye bıraktığınızda orada hemen kendisi gibi düşünen insanlarla bir araya geliyorlar. E diğerleri? Bizim hedefimiz diğerleri. Onun söylediklerini onaylayan insanlar oldukça hoşuna gidiyor ve öyle devam ediyor o sohbet. Bizim derdimiz zaten bizim gibi düşünen insanlar değil ki. Nerede yoğun çalışmamız gerekiyor? Bizim Kepez’de yoğun çalışmamız gerekiyor. Kepez’i bizim toparlamamız ve katkı sunmasını sağlamamız gerekiyor. Çünkü oradaki insanların kararları değişebiliyor. Bir dönem Doğru Yol Partisi, bir dönem MHP sonra AKP. Ama CHP’nin de Kepez’de birinci parti olduğu dönemler var. Mesele 2002 seçimlerinde CHP birinci parti ama dönüyoruz 2004’te CHP üçüncü parti. Bu insanların kararlarını değişilebildiğini görüyoruz. Ama dönün Konyaaltı’nda yüzde 60’tan 65’e, yüzde 70’ten 75’e, Muratpaşa’da 60’tan 69’a çıkmış. Evet oralarda artış var ama oralardaki artış bunu karşılamıyor. Bize karşılayacak doku lazım. Gittiğimiz zaman bizi dinleyen insanlar nerede var? Nerden, ne oy aldığımıza dair bir sürü doküman var zaten. İş bunları kullanmakta. Biz 35 iş günü Kepez’de çalışma yaptık. Bazılarını yansıttık bazılarını yansıtmadık. Aynı anda ilçelerde de çalışma yaptık. İlçelerde çalışma var diye biz Kepez’i bırakıp gitmedik. Mutlaka Kepez’de çalışan gruplarımız oldu. Ama aynı anda biz Finike’de de olduk. Aynı anda Kemer’de de olduk. Her ilçeye iki üç kez giderken Kepez’e 35 iş günü ayırdık. Bu 35 iş günü nerede çalıştık? Özgürlük, Ulus, Yeşiltepe’ye girmedik. Cumartesi Pazarı’na gittik ama girmedik. Zaten buradaki insanlar daha merkezde. Okuyor. Ben bu insanlara neden gideyim? Ha buralara da gitmek gerekiyor ama rötuş anlamında gitmek gerekiyor. Niye? Çünkü sizin partinize oy veren insanlar da sizi yanında görmek istiyor. Ama sırf o yüzden değil. Bizim anlatmamız gereken başka insanlar var. Biz onlara derdimizi anlatmalıyız. O yüzden seçtiğimiz bölgeler vardı. Bu belki strateji, ama bunu paylaşmakta sorun görmüyorum. Kemik insanlar var. Bu kemik insanlar oyunu değiştirir mi? Ama başka geniş bir kitle var. O zaman biz bu kitle ile yüz yüze gelmeliyiz. Biz bunlara anlatmalıyız derdimizi.
Peki yüzde 49’un tamamen sizin oyunuz oluğunu mu düşünüyorsunuz?
Elbette değil. Bu yaşadığımız koşullardan memnun olmayan birçok insanın bir amaç için birlikte olabileceklerini gördük. Bunu hep referandumda hem adalet yürüyüşünde gördük. Biz Serik’te çalışma yaparken birçok siyasi partinin temsilcisi de vardı. Orada ortak bir büro açıldı. O büro kullanıldı ve çalışma yürütüldü. Her bölgenin kendine özgü bir dokusu var. Biz buradan çalışmaya giden arkadaşlarımızı bile ona göre seçtik. Bunlar çalışma yönetmeleri ama bu yöntemlerle birlikte elbette katılımcılığı sağlayarak bu yüzde 49’a ulaşıldı. Yerel seçimde daha da öne çıkıyor.
EKİP KONUSUNDA ÇOK ŞANSLIYIM
Ekibiniz farkındalığı alabilecek noktada mı? O enerjide mi?
Ben kendimi çok şanslı sayıyorum o noktada. Seçerken, yönetim oluştururken arkadaşlarımızı tüm bölgelere dağıtarak oluşturduk. Konyaaltı’ndan var. Serik’ten de var. Ben Serik’in durumunu buradan bilemem ki birisi bana aktarırsa sağlıklı bir şekilde veriye ulaşabilirim. Bu yönetim görevini oluşurken insanları ve bölgeleri dağıtarak oluşturduğumuz için ben çok şanslıyım. Arkadaşlarımda bu yapıya katkı koyan insanlar. İnançla bu görevi yürütüyoruz. Bizim asil ve yedek ayrımımız yok. Biz ilk kadın kolları olarak 25 kişi çalışıyoruz. 12+1 bizim aslında yönetimimiz ama bizim yedeklerimiz de aynı asil gibi görev yapıyorlar. Böyle olunca insanlar katılmak istiyor.
GENÇLER SİYASETE GİRMELİ
İl kadın kolları olarak gençlere nasıl ulaşıyorsunuz? Onların sizinle çalışmasını nasıl sağlıyorsunuz? İçinde bulunduğumuz noktada insanlarda bir korku ve endişe de var. Bu sizi nasıl etkiyor?
Zaten o korku ve endişe insanları siyasetten uzak tutuyor. İş endişesi en büyük sorun. İş garantisi sağlamak istiyor insanlar. Eğer işi ile ilgili bir sıkıntıya düşeceğini düşünüyorsa uzak durmayı, görüntüye girmemeyi, başka türlü çalışmayı istiyor. Bu iktidar partisinde farklı olabilir ama bizde ki durum bu şekilde. İnsanlar işi ve aşıyla tehdit edildiği için hele ki küçük yerlerde herkes feodal bir yapı ilişki içerinde kimin nerde olduğunu, hangi sandıktan ne kadar oy çıkacağını biliyor. Farklı çıkınca işle ilgili alacağı tehdit veya işe gireceği ile ilgili alacağı teşvik önemli oluyor. Ama buna rağmen referandumdaki sonuç gösteriyor ki, biz Gündoğmuş’ta ne baskılar gördük. Zaten 7 bin kusur insan yaşıyor. Hepsi birbiriyle akraba, tanıdık. Ama oradan geçen dönemki oyları katlayan bir şekilde ‘Hayır’a destek çıktı. Hayır çıkmadı ama katlanarak bir tepki oyu çıktı bu baskılara rağmen. Bu baskılar insanları bıktırmış. Bu değişim yaşanacak. Bu gençlerde de bu olacak. Burada en büyük zararı gören gençler, işe alınmayan gençler, eğitimde sıkıntı yaşayan gençler. Çocuklarımızı ve gençlerimizi siyasetten uzak tuttular. Ama karışmasınlar, bizim yaşadıklarımızı yaşamasından diyerek uzak tuttular. Ondan sonra gençler yok. E benim çocuğum gelmezse senin çocuğun gelmezse gençleri nerede bulacağız. Önce kendimizinkiler gelecek ki, diğerleri de gelsin. Gençler partiye gelmiyor, nasıl gelsin? Sen kendi oğlunu getiriyor musunuz? Geliyorsa ondan sonra bana konuş. Kendin sahip çıkmazsan başkaları neden sahip çıksın. Gençlerin önüne olanaklar sunulmalı. Getirdikleri projeler desteklenmeli. Ben o noktada da kendimi şanslı görüyorum. Gerek il başkanımız, gerekse gençlik kollarımızla birlikte çalışıp, birlikte bir şeyler üretebiliyoruz. İl başkanımız götürdüğümüz hiçbir projesi reddetmediği gibi destekliyor. Gençlik kolları olabildiğince kendi ölçeklerinde katkılarını koyuyorlar.
Onlar bir şey üretebiliyor mu?
Üretiyorlar. Ama onlar çalışıyor oldukları için daha farklı sıkıntılarla karşılaşıyorlar.
Bu enerjinizi kendi içinizde görüyorsunuz ama biz bunu kamuoyunda göremiyoruz. Sizi frenleyen bir il yönetimi mi var. Çünkü CHP’nin kendi içinde bir iktidar savaşı da var.
Biz il başkanımıza bir proje götürdüğümüz zaman asla ona bir şey denmiyor. Yapılması içinde gerekli katkı koyuluyor. Bununla ilgili, bizim il başkanı ve yönetimi ile ilgili bir sıkıntımız yok. Onlar da bizim siyasi geçmişimizi bildikleri için bize destek oluyorlar. Ama il örgütünü siz o kadar aktif görmüyor olabilirsiniz. Bu bize köstek olmak anlamında değil. Orası da aynı hızla hareket edebiliyor olsa dediğiniz olur. Ama orada da birçok sıkıntılar oldu. Ama şu anda güzel giden bir yapı var. Biz kendi adımıza adaylık konuşmam vardı benim. Benim orada söylediğim belli konu başlıkları vardı. Aslında o geleceğimizi özet planıydı. O planı gerçekleştiriyoruz, gerçekleştirdik. İlçelerde aktif bir kadın yapısı örgütlemeye başladık. Oraların koşullarına göre. 19 ilçede değil ama hiç olmayan yerden daha yukarılara taşıdığımız bir yapımız oralarda da var. Bunu 19 ilçede yapmak en büyük hedefimiz. Türkiye genelinde de kadın örgütünün etkisi görülüyor. Gerek taciz yasası ile ilgili şeylerde bunu gördük. İlk kez Antalya’da bu eylemi gerçekleştirdiğimiz de asla biraraya gelmeyen örgütler, o eylemde bir araya geldi. Buna hep birlikte karşı çıktık. Ama CHP önderliğinde bu organize edildi. Referandumdan önceydi. Bu birliktelik sağlanabiliyorsa referandumda bu bir üst kademeye taşındı. Hayır, birlikteliği orada daha büyütülerek geliştirildi.
Bu tür eylemler genel merkeze onaylatıp mı yapıyorsunuz yoksa siz bir şeye karar verip yapıyor musunuz?
Bilgi veriyoruz ama bizim yapmamıza herhangi bir engel gelmiyor. Hayır yapmayın, şu zaman yapın gibi bir şey gelmiyor. Biz burada planladığımızı kendi içimizde uygulayabiliyoruz.
Kongre sürecine müdahil olacak mısınız?
Biz kongre süreci de kadın örgütünün çalışmasına bakacağız. Bizim aday belirlemek, aday çıkarmak gibi bir görevimiz, misyonumuz yok. Biz kadın örgütünü ve örgütün kadın ayağını planlayıp, çalışmasını hazırlayıp elbette ki yönetim kadrosunda kadınların olmasında en azından cinsiyet kotasının uygulanmasında etkili oluyoruz.
KEPEZ’İN GÖÇ HARİTASI VAR
İleri de erkek kolları gibi bir şey olabilir mi?
Olabilir tabi ihtiyaç üzerine. Bakın kadın olarak kadın kolları diye bir şey neden ihtiyaç var diye kendimle de çok sorgulamışımdır. Ama yaşadığımız koşullar bu ihtiyacın gerekli olduğunu ortaya koyuyor. ‘Bizim Ev’ dediğimiz bir proje vardı. Onu yaparken daha çok hissettim. Kırsalda CHP’ye az ya da hiç oy çıkmayan yerlerinde Habibler, Zeytinlik, Beşkonak gibi, insanlar bir göç hartası üzerinden geliyorlar. Şimdi Antalya’nın bir göç haritası var aslında. Bunu seçmen listeleri üzerinde çalışırken fark ettik. Listelere alışıyorsunuz zaten. Biliyorsunuz ya da tanıdık çıkıyor isimler. Habibler ’de gördüğünüz insan bir sonraki seçimde Yeşiltepe Mahallesi’nde çıkıyor. Niye? İlk başta Habibler’e geliyor. Akrabası gel diyor. Birinci konaklama yeri orası oluyor. Orada biraz tutunduktan sonra ulaşım sıkıntıları baş gösterince, merkezi mahallerinden birisine geliyor. Oraya gelirken kentlileşmeye başlıyor. Düşünceleri de değişmeye başlıyor. En çok kiracı Kepez’de Yeşiltepe’de vardır. Niye? Yeşiltepe yol üstüdür. Kepez’in kendi içinde hem aldığı hem de verdiği bir göç var.
AK Parti’nin güçlü olduğu bölgelerde seçim çalışması yaparken çekiniyor musunuz?
Hayır. Niye çekinelim? Çekinirsem ya da çekinirsek –ki böyle bir düşüncemiz yok- bugün AKP’ye oy vermiştir o insanlar ama gerekçeleri var. Ben ve arkadaşlarım ne aldıkları yardımdan dolayı insanları yargılıyoruz ya da neden ona oy veriyorsunuz da bize oy vermiyorsun diye bir sorgulamamız oluyor. Baktığınız zaman arkasında bir şeyler çıkıyor. İlk iş o insanların güvenini kazanmak. Habibler Bölgesi bizim için çok somut bir şeydi. Orada biz ‘Bizim Ev’ çalışmasını başlattık. Haftanın 3 günü orada kadınlara el emeği ürettikleri şeyleri, geliştirebilecekleri, satışa uygun hale getirebilecekleri, ekonomilerine katkı koyabilecek ama yaşam koşullarına uygun bir ortamda. Bu neresi? Bu kadınların çok çocukları var o bölgede. Ama şehre gelmiş, ama Antalya’ya geldiğinin farkında değil. Yaşadığı yerden çok farklı koşullarda yaşamıyor orada da. Göç gelmiş. Oradaki koşullara razı olmuş. O koşullarda yaşıyoruz. Bunu burada biz kente uygun hale gelsin, kentlilik bilinci oluşsun istiyoruz. Kentle ilişkisi oluşsun ve burada yaşamanın koşullarına alışsın istiyoruz. Çocuklar uyum içinde olsun. Aileleri bu konuda bilinçlendirelim. Biz kadını bilinçlendirirsek evde herkes bir şekilde düzene girecektir. Böyle düşündüğümüz için bir orada bir çalışma başlattık. Haftanın 3 günü bir el emeği çalışması. Sabundu o günkü materyalimiz. Sabun en ekonomik geldi. Başlangıç olarak ilk sabunları aldık biz onlara verdik. Çok düşük bir maliyetle elde ettikleri ürünleri güzel bir hediyelik eşya haline getirerek satışa sunmalarını sağladık. Başlangıçta çok değişik geldi. Şimdi biri geliyor. Diğeri de istiyor. Ama eşi izin vermiyor. E zaten orada sadece kadınlar var. Kadın kadına. Sırf bu yüzden eşinin oraya gelmesine izin veren insanlar oldu. Burada hani ben de kadın kolları için hep kafamda neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuluyor derdim. Çünkü yaşam koşulları bunu gerektiriyor. Biz orada haftanın iki günü doktor, avukat, psikolog götürdük. Okuma kursu yaptık. Ama saatler çok esnek. Saat 1’de başlıyoruz çocuklar okuldan çıkana kadar 3 buçuğa kadar o insanlarla çok güzel bir çalışma yürüttük. Biz hizmeti oraya götürdük. Sonra orası onların toplanma merkezi oldu. Orası artık onların sahip çıktıkları bir mekan oldu. Bizim sıkıntımız yönetimler değişince sürekliliğin kesilmesi. Onun sıkıntısını da parti olarak yaşadık. Bunu 2014 yerel seçimlerde gördük. Yerel yönetim değişince partini nasıl yükselebildiğini ve düşebildiğini çok somut bir şekilde gördük. Oradaki kadınlar bizim referandum çalışmamızda aktif sahaya çıkan kadınlar oldular. Çünkü farkı gördüler.
STK şeklinde olan kadın dernekleri ile ilişkileriniz nasıl?
Kadınlar birlikte olursa bir şey üretilebilir. Biz o çalışmalarımız da o kuruluşların desteklerini çok aldık. Biz de gidiyoruz. Zaman zaman onlarla birlikte oluyoruz. Projelerimize destek olmak zorundayız. Bazen biz gidiyoruz, bazen onlar geliyorlar. Katılımı ne kadar arttırabilirsek o kadar büyütebiliriz yumağımızı.
Projelerinizde maddi kaynak sıkıntısı yaşıyor musunuz?
Maddi kaynak tabii ki en önemli sıkıntılardan birisi.
BİNLERCE KADIN TOPLANDI
Kepez ilçe kadın kolları başkanı odluğunu dönemde binlerce kadını topladınız ve genel başkanla buluşturdunuz. O olayı da anlatır mısınız?
Oraya geliş bu bizim ev çalışmasının devamıdır. O kadınlar referandumda çalıştılar o dönem. 2008-2009 yerel seçimlerinde Kepez’deki pozisyonumuzu gördüğümüzde ben kadın kolları başkanı değildim o zaman. Alican Bey ilçe başkanıydı. Bizim Neslihan Hanım rahatsızdı. Ama ben yürütüyordum organizasyonu. O bir alt yapının temsil haline gelmesiydi. Şoförler Odası’nda yaptık. Çok büyük bir salondu ama tıklım tıklım doluydu. Binin üzerinde kadın katıldı. Bir sonrakini ise Sine Düğün Salonu’nda yaptık. Gene doldu orası. Kepez Spor Salonu’nu istedik sonra. Alican Bey siz burayı doldurabilecekseniz ben salonu ayarlayacağım dedi. Salon ayarlandı. Davetiye hazırlandı. Ankara’ya gidildi. Gürsel Tekin, yemekli toplantı mı dedi. Hayır dedik spor salonunda. Tamamen kadın mı olacak dedi? Evet dedik. Geldiler. Biz çok yoğun bir çalışma yaptık. 82 bölgeden araç kalktı. Kadınlar salona geldiler. Salona girişte turnike sayıyordu. 7 bin 682 kişi numaratörden geçti. Salonun 3 bin 500 koltuğu var. Ve bunların hepsi kadın. Tıklım tıklım kadın dolu. Genel başkanın geleceği bir gün önce belli oldu. Sadece Genel başkan ve korteji erkekti, başka erkek yoktu. O coşku bize enerji verdi. Orada aynı performansla çalışmak gerekiyor yoksa aynı hızla düşersiniz.
Aklınızdan geçen bir rakam var mı seçimlerde?
Sayısal bir şey yok. Tabi 19’da 19 hedefimiz.
Büyükşehirde hedef koyarken başkanın kadın olmasın ister misiniz?
Liyakatı olan, o görevi taşıyabilecek bir insan olsun. Kadın ve erkek değil. Bu görevi ne iyi şekilde yapacak olan zaten seçilecektir. Bizim görevimiz belirlenen adayın seçilmesi için desteklemektir. Benim adaylığım gibi bir şey yok. Benim görevim işimi en iyi şekilde yapmak. Eğer bir görev gelecekse o görev zamanı gelince size gelir. Ben kadın kolları başkanı olacağım diye bir hedef koymamıştım. Ama o görev bana geldi.